Hotel-Otel
Customer (Müşteri): Good afternoon (İyi günler).
Receptionist (Resepsiyonist): Good afternoon (iyi günler). How can I help you? (Size nasıl yardımcı olabilirim?)
Customer: I have a reservation for the name of Jack Swift (Jack Swift adına bir rezervasyonum var).
Receptionist: I’ll check right now (Şimdi kontrol ediyorum). Hmm.. Yes, Mr Jack Swift. (Evet, Bay Jact Swift). Your reservation is for three days, isn’t it? (Rezervasyonunuz üç günlük, öyle değil mi?)
Customer: Yes, it is (Evet, öyle).
Receptionist: Your room number is 202 (Oda numaranız, 202). Here is your key (Buyrun anahtarınız). Bellboy will bring your luggages. (Bellboy {Otellerde valizleri odaya taşıyan hizmetli } valizlerinizi getirecek). Have a nice day (İyi günler dilerim).
Customer: Thank you (Teşekkür ederim).
* * *
Bellboy: Here is your room (İşte odanız). These are the remote controls of air conditioner and TV (Bunlar da, klima ve tv’nin uzaktan kumandaları). Do you want me to show how they work? (Nasıl çalıştıklarını göstermemi ister misiniz?)
Customer: No need, thanks (Gerek yok, teşekkürler).
Bellboy: Have a nice day sir. (İyi günler dilerim efendim).
Konuyla ilgili diğer ifadeler
Double room = Çift kişilik oda
Single room = Tek kişilik oda
Suite = Süit (oda)
Half board = Yarım pansiyon
Full board = Tam pansiyon
All inclusive = Herşey dahil
Restaurant = Restoran
Cafe = Kafe
Pool bar = Havuz bar
Lobby = Lobi
Open buffet = Açık büfe
à la carte = Alakart
Extra bed = Ekstra oda
Towel = Havlu
Sheet = Çarşaf
Pillow = Yastık
Quilt = Yorgan
Blanket = Battaniye
Housekeeper = Kat şefi
Room maid = Oda görevlisi
Waiter = Erkek garson
Waitress = Kadın garson
Room Service = Oda servisi
Busboy = Komi
Barmen = Barmen
Barmaid = Kadın barmen
Reservation manager = Rezervasyon müdürü
F & B (Food and Beverage) Manager = Yiyecek - İçecek Müdürü
Front Office Manager = Ön Büro Müdürü
Can you wake me up at eight o’clock in the morning? = Beni sabah 8’de uyandırabilir misiniz?
Can you send a technician? = Bir teknisyen gönderebilir misiniz?
Cafe-Restaurant
Waiter{erkek} / Waitress{kadın} (Garson): Welcome, would you like to have menu? (hoş geldiniz, menü isterminiz?)
Amanda: Yes, please. (Evet lütfen.)
Barbara: Salads are very delicious in this place. (Buranın salataları çok lezzetli.) I’ll have salad with tuna. (Ben ton balıklı salata alacağım. ) You? (Ya sen?)
Amanda: I’m very hungry. (Ben çok açım.) I want mixed pizza. (Karışık pizza istiyorum.)
Barbara: I thought that you were trying to lose weight. (Kilo vermeye çalıştığını sanıyordum.)
Amanda: I tried to do but I can’t withstand dieting more than a few days. (Denedim ama birkaç günden fazla diyet yapmaya dayanamıyorum.)
Waiter/Waitress: Can I take your orders? (Siparişlerinizi alabilir miyim?)
Barbara: Salad with tuna and diet coke please. (Ton balıklı salata ve diyet kola lütfen.)
Amanda: I want a large mixed pizza and diet coke. (Büyük boy pizza ve diyet kola istiyorum.)
Waiter/Waitress: Sure Miss. (Tabi efendim.)
Amanda: If I can’t lose weight till graduation ceremony, I will not be able to wear the dress I want in the ball. (Eğer mezuniyet törenine kadar kilo veremezsem, baloda istediğim elbiseyi giyemem.)
Barbara: You can not lose weight by being sorry and eating a large pizza. (Üzülerek ve büyük boy bir pizza yiyerek kilo veremezsin.) Try exercising. (Egzersiz yapmayı {spor yapmayı} dene.)
Waiter/Waitress: Here are your orders. (Buyrun siparişleriniz.)
Amanda: Hmm, this is so delicious (Hmm, çok lezzetli.)
Konuyla ilgili diğer ifadeler
Good appetite = Afiyet olsun
Bread = Ekmek
Dish = Tabak
Fork = Çatal
Spoon = Kaşık
Knife = Bıçak (Knives = Bıçaklar)
Napkin = Peçete
Menü = Mönü
Tatlı = Dessert
Salt = Tuz
Black pepper = Karabiber
Red pepper = Kırmızıbiber
Peppermint = Nane
Thyme = Kekik
Fish = Balık
Chicken = Tavuk
Steak / Beefsteak = Biftek (rare = az pişmiş, medium = orta pişmiş, well-done = iyi pişmiş)
Grilled = Izgara (Izgarada hazırlanan yiyecekler içindir. Örn: Grilled meatball = ızgara köfte)
Salad = Salata
Coke / Cola = Kola
Lemonade = Gazoz / Limonata
Red wine = Kırmızı şarap
White wine = Beyaz şarap
……… with lemon = Limonlu ………..
……. with ice = Buzlu ……..
…….. without ice = Buzsuz ……….
You can take drink from the bar while your table is being prepared = Masanız hazırlanana kadar bardan bir içki alabilirsiniz.
Shopping-Alisveriş
1
Salesclerk (Tezgahtar): Welcome. How can I help you? (Hoş geldiniz. Size nasıl yardımcı olabilirim?)
Customer (Müşteri): I want to buy trousers and jacket suit. (Pantolon – ceket takımı almak istiyorum) Can I see the options? (Seçenekleri görebilir miyim?)
Salesclerk: Sure. (Elbette.) New modals have come. (Yeni modellerimiz geldi.) They are consisted of vivid colours. (Canlı renklerden oluşuyor.) You’ll like it. (Beğeneceksiniz.)
Customer: Actually, I’m a little conservative about my wear-style. (Aslında, giyim tarzım konusunda biraz tutucuyum.) I prefer classical colours, I guess. (Sanırım, klasik renkleri tercih ediyorum.)
Salesclerk: This green suit will fit to you. (Bu yeşil takım size çok yakışacak.) Do you want to try? (Denemek ister misiniz?)
Customer: Will it fit? Ok, let me try. (Yakışacak mı? Peki deneyelim…)
Salesclerk: Wow, it really looks good. (Ooo, gerçekten de güzel duruyor.) What do you think? (Siz ne düşünüyorsunuz?)
Customer: I like it. (Beğendim.) I should wear different coloured clothes, I guess. (Sanırım, artık farklı renkler de giymeliyim.)
2
Customer (Müşteri): Hi. Can you help me please? (Merhaba. Yardımcı olabilir misiniz acaba?)
Store Manager (Mağaza Müdürü): Sure. How can I help you? (Elbette. Nasıl yardımcı olabilirim?)
Customer: I bought a bag from here last week. (Geçen hafta buradan bir çanta almıştım.) I want to change it with a new one. (Yenisiyle değiştirmek istiyorum.)
Store Manager: What’s the problem? (Sorun nedir?)
Customer: I noticed that some stuff I put into the bag were lost. (Çantaya koyduğum bazı şeylerin kaybolduğunu farkettim) And then I found a hole in the bottom of the bag (Ve ardından çantanın dibinde bir delik buldum) and lost things were in that hole. (ve kayıp şeyler o deliğin içindeydi.)
Store Manager: Okay, I’ll help you. (Tamam, yardımcı olayım.) Can I take your receipt? (Makbuzunuzu / Fişinizi alabilir miyim?)
Customer: Here you are. (Buyrun)
Store Manager: Let me bring you a new bag. (Size yeni bir çanta getireyim)
Customer: I don’t want same bag. (Aynı çantadan istemiyorum.) Can I give this bag back and take a new product? (Bu çantayı verip yerine başka bir ürün alabilir miyim?)
Store Manager: Of course you can. (Elbette alabilirsiniz.) You can decide which product you’ll take while I’m preparing your Product Return Form. (Ben Ürün İade Formunuzu hazırlarken, siz de hangi ürünü alacağınıza karar verebilirsiniz.)
Customer: Thank you. (Teşekkürler)
Store Manager: Not at all (Rica ederim.)
Alışveriş ile ilgili diğer ifadeler
How much is this skirt? = Bu etek ne kadar?
It costs 50 Ytl. = 50 ytl tutuyor.
Discount = İndirim
Expensive = pahalı
Cheap = ucuz
Tip = bahşiş
It’s your tip = üstü kalsın (Bu da senin bahşişin)
What size do you wear? = kaç beden giyiyorsunuz?
My size is …. = … beden giyiyorum
Can I take the receipt? = Fiş alabilir miyim?